• img
    • İçinden tren geçen ev

      İçinden tren geçen ev

      İzlediniz mi bilmiyorum, Netflix’de yayınlanan Unorthodox dizisinde baş kahraman Esty'nin  Manhattan’daki boğucu hayatından kaçıp, Berlin’de yeni arkadaşlarıyla göle girdiği bir sahne vardır. Hani, başındaki peruğu atıp, kendini suyun içine bıraktığı. Beraberinde taşıdığı tüm ağırlıklardan kurtulduğu, arındığı, temizlendiği… Bilgisayar başında çalışırken, zaman zaman o anın hayalini kurarken buluyorum kendimi. Güneşin altında piştikten sonra suya dalarken, saç diplerinde uyanan karıncalanma ve beraberinde gelen ferahlık hissi… Bu yazı da eklersek, iki senedir denize girmeye hasretim. Teselli sayılmaz tabii ama, az çok hepimizin tatil planları başka bahara kaldı.

       

      Zaten salgından en çok etkilenen sektörlerden biri turizm.  Geçen gün önüme bir haber düşüverdi. Mülklerini kısa dönem kiraya vermek isteyen ev sahipleri ile kiracıları bir araya getiren, Airbnb şirketi de salgından fena vurgun yemiş. Mart 2017’de  31 milyar dolar olan şirket değeri, Nisan 2020'de 18 milyar dolara gerilemiş. Çalışanların %25’i (yaklaşık 1900 kişi) işten çıkarılmış. Özellikle yurtdışı seyahatlerde, hele kalabalık aile iseniz, kibrit kutusu kadar otel odasına tıkılmak yerine hem daha konforlu hem de hesaplı tatil imkanı sunuyor, böyle kiralama portalları. En azından teoride böyle bir amaca hizmet ediyor. Pratiği sormayın ama.

       

      İnternetten kiralık daire ayarlayarak tatile çıkan herkesin, hayatlarında en azından bir kez, bavulları içeri taşıdıkları an, damadın duvağı kaldırınca yanlış gelinle evlendiği hissine kapılmış olduklarını tahmin ediyorum. Bizim başımıza da geldi, ondan. Taşınma planlarımız netleştikten sonra okul ve ev ayarlamaları için arka arkaya birkaç kez seyahat etmemiz gerekti. Londra’nın otel fiyatlarını bilen bilir. Eh, bu kez turistik gezi de yapmadığımızdan, şehir merkezine biraz daha uzak bir yerde kalabileceğimizi düşündük. İnternetten müsait daireleri teker teker, özenle inceledim. Sağ olsun, eşim de benim gibi sağlamcıdır. Müşteri geri bildirimlerinin en altında saklanmış, o tek negatif olan yorumu buluncaya dek arattırır, sonra üzerine uzun uzun istişare ederiz. Şimdi düşününce, iyi ki de öyle yapıyormuşuz.

       

      İlk kaldığımız daire, şansımıza dubleks çıktı. Kör istemiş bir göz, Allah vermiş iki göz, değil mi?... Bina da yeni. Tabii, İngiltere ölçeğinde yeni deyince, 70’lerden kalma Suadiye evi standardı gibi bir şey düşünün. Sifonlar tavandan ipli ama en azından tuvaletler fayans kaplıydı. Halı kaplı tuvaletler konusunda feci takıntılıyım. Alt kattaki rutubet kokusu ise katlanılmayacak kadar kötü değildi. Neyse…Yatak odamızın bir duvarını boydan boya kaplayan buzlu camlı pencere, apartman boşluğuna bakıyordu. Aydınlık alsın diye yapılmış belli ki. Bende hafif astigmat olduğundan buzlu camın ardını pek seçemiyorum. Bavulları yerleştirdikten ve uçak yolculuğunun insanın üzerine sinen pisliğini o ilk duşla attıktan sonra giyinirken, elin adamıyla camda nasıl burun buruna geldiğimi, odayı inleten çığlığımı ve fişek hızıyla perdeye sarılışımı unutamam. Böylece, camın aslında yan daireye uzanan koridora baktığını keşfetmiş olduk. Fakat asıl sürpriz ertesi gece bekliyormuş bizi meğer.

       

      Komşumuzun evine misafirler gece saat 11 buçuk civarı akmaya başladı. Müzik sesi kötü değildi, fakat her yeni gelenin, yatak odamızın önünden geçiyor olması, karşılama, hoş beş sohbeti derken, uykudan ümidi kestik. Şimdi bir de, bunun sabaha karşı uğurlama kısmını düşünün. İçkinin etkisiyle uzayan kapı önü sohbetlerini... Mamafih, epey dedikoduya vakıf oldum. Maggie neden o gece suratsızmış, Jim yeniden eski sevgilisine dönmüş falan.

       

       

      Fakat, kiralık deneyimlerimizin zirve noktası, asıl yaşayacağımız evin tadilatı bitine dek, geçici süreyle kaldığımız dairedir. Bir kere dilimiz yandığı için bu sefer çok daha da titiz bir şekilde, adeta detektif gibi araştırdık. Uğraşlarımız sonunda nihayet hayallerimizin kiralık dairesini bulduk. Birkaç küçük basamakla tırmanılan, iki yanında çiçekler sarkan saksıların olduğu nil yeşili renkli sokak kapısı, ilk görüşte sıcacık sarıp sarmaladı beni. İşinin ehli bir dekoratörün elinden çıktığı belli olan dairede, duvarlar, tavandaki klasik tarz kartonpiyer detayları, yerlerdeki jüt (hasır/bambu) kilimler, oturma odasının ortasındaki görkemli ama rol çalmayan şömine, birbirinden kaliteli aksesuar ve misafirlerden kalmış olduğunu düşündüğüm kitapların bulunduğu kitaplık, kanepelerin üzerindeki renkli yastıklar…Diyebilirim ki, her oda ancak bu kadar özenli ve zevkime uygun döşenebilirdi. Aradığımız kesinlikle buydu…

       

      İstanbul’dan eşyaları ucunu zor gördüğümüz tıra yükleyip, sevdiklerimizle vedalaştıktan sonra, artık evimiz belleyeceğimiz bu şehirdeki ilk durağımıza adım attık. Kapıdan girer girmez, hemen nereden gol yemiş olabileceğimizi anlamak üzere aile üyeleri olarak evin içinde keşfe çıktık. Odalar tıpkı fotoğraflarda göründüğü gibiydi. Banyoda sıcak su tazyikliydi. Her şey sorunsuz görünüyordu. Yaklaşık bir 15 dakika sonra, o ilk koşuşturma bitip de kendimizi koltuğa attığımız sessizlik anında işi çözdük. Her nasıl olduysa, müşteri bildirimleri arasında bir Allah’ın kulunun evin arka tarafının tren yoluna baktığını söylememiş olması tesadüf olabilir miydi? Evet, yatak odamızın içinden tren geçiyordu. Belki bir 10 metre mesafemiz vardı ama en azından hissiyat bu yöndeydi. Mecbur, sefer saatlerine aşina olduk. Gündüz 10-15 dakikada bir. Gece 12’den sonra sefer sayısı azalıyordu.

       

      Tren bizim durağı pas geçtiğinde idare ediyorduk da, durağa yaklaşırken yavaşladığında çıkan ses ve evin sarsıntısı kabustu. Fakat enerjimizi yüksek tutmak için o kadar direniyorduk ki o ara,  hiç unutmuyorum, gözümüzden uyku aktığı bir gece eşimin şöyle dediğini hatırlıyorum: “İyi tarafından bak, yataklı vagonda seyahat ediyor gibiyiz.” O an, aynı romantik frekansı paylaşamıyor oluşumun verdiği vicdan azabıyla tren seyahatini “hayatta yapılacaklar listesi”nden silmiş bulundum. Tabii, o zamanlar yaklaşmakta olan pandemiden bihaber, bir gün gelip, bilinmezlerle dolu, heyecanlara gebe seyahatlerin özlemini bu denli derinden hissedeceğimi bilmiyordum.


      airbnb kiralik daire tatil seyahat plan londra kira salgin pandemi kapı tren istasyon