• img
    • Normalleşenlerden misiniz?

      Normalleşenlerden misiniz?

       

      Nasıl gidiyor? Normalleşebildiniz mi biraz? Çantada el dezenfektanı, yüzde maskeyle ev gezmelerine başladınız mı? Yoksa, şimdilik kapı önü sohbetleri ve grupça yürüyüşlerle idare edenlerden misiniz? Üç kere aynı cümleyi söyleyip, bir türlü sesinizi duyuramadığınız için söylenerek maskeyi sıyırdığınız oluyor mu? Eve giren alışveriş paketlerini dahi özenle temizlerken, “yol verilmez alınır düsturuyla” kenara çekilmeyi reddedip, kaldırımda üzerinize üzerinize yürüyenlerden, markette dibinizde bitiverenlerden rahatsız mısınız? Adeta “eller havaya, yaşasın korona” ruh haliyle, açık alanda sosyalleşen gamsız kalabalıkların videolarını görmek hırslandırıyor mu sizi de?

       

      Ev dinamiklerinden ne haber? O ilk haftalardaki omuz omuza dayanışma biraz tavsadı, öyle değil mi? “Biz yedik, Allah artırsın; sofrayı kuran kaldırsın!”cılar okuyordur umarım…

      Size bir şey itiraf edeyim mi? Salgınla beraber evden çalışmak zorunda olanların baş etmeye çalıştığı birçok sorunla, aslında biz pandemi öncesinden tanışıyorduk. Evden çalıştığımız için…Tabii, çocukları kahvaltı sonrası okula yolladıktan sonra sandalyeye çöküp, içtiğimiz o ilk çayın kıymetini yeterince bilememişiz. Şahsen, temizlik, ütü ve yemek döngüsü içinde kendi günümü zaten programlamakta zorlanırken, uzaktan eğitimle birlikte küçük oğlanın sınıfla zoom toplantılarını, öğretmen-veli görüşmelerini takip etmek zor gelmişti. Okul bitti. Ama feraha eremedik. Şimdi kara kara düşünüyoruz… Enerji patlaması yaşayan çocuklarımızı herhangi bir arkadaş buluşması, spor faaliyeti, yaz okulu olmaksızın yaz boyunca nasıl oyalayacağız?...

       

      Bugün şehirde dükkanlar açılıyor. Geçtiğimiz son bir ayda sokaklarda dilenenlerin nasıl sayıca katlandığını gördüğümden, çok da eleştiremiyorum normalleşme yönünde atılan adımları. Kendimi de katarsam, konforlu evinde oturup, alışveriş arabasını dilediği gibi doldurabilen tuzu kurular için ahkam kesmek kolay çünkü.

       

      Doğrusu, merakla bekliyorum insanlar mağazalara akın edecekler mi? Salgınla birlikte internet alışverişine mesafeli tutumum zoraki değişti. Bir taraftan denemeden alamayacağım ihtiyaçları hala erteliyorum. Yine de insanların işlerine kavuşarak düzenli maaş alabilme ihtimallerinin yanında, dükkanların açılmasıyla, sokaklara hakim olan, o hayalet şehir görüntüsünün bir nebze azalması bile biz fanilere iyi gelecektir.

       

      Türkiye’den yansıyan görüntülere kıyasla, en azından semtimizde insanların hala tedbirli davrandıklarını gözlemliyorum. Parklar, havaların ısınmasıyla birlikte daha kalabalık. Günün her saati spor yapan, çocuğuyla oynamaya gelen, yaşlısına eşlik eden, köpeğini dolaştıran veya piknik yapanlara rastlamak mümkün. Ama kimse kimsenin alanına müdahale etmiyor. Salgınla mücadele ancak kolektif şekilde yürütüldüğü noktada etkili oluyor elbette; ama herkes öncelikle kendisinden sorumlu. Bireyler bu bilinçle hareket etmedikçe, yasakların gevşetilmesine paralel vaka sayılarının yeniden tırmanması an meselesi. Bu arada, ABD’de George Floyd’un polis tarafından öldürülmesi ardından başlayan Black Lives Matter (Siyah Hayatlar Önemlidir) protestolarının yankıları burada da sürüyor. Son iki haftadır, Trafalgar Meydanı’nı, Hyde Park’ı dolduran kalabalıklar, vaka sayılarını kuvvetle muhtemel yeniden zıplatacak.

       

      Bu arada biz de normalleşme yönünde birtakım adımlar atmaya başladık. Her şeyden önce bu yıl sonu, 20. evlilik yıldönümümüzü görebilmek adına, eve yeniden temizlikçi çağırmaya karar verdik. Bunda kuşkusuz ev işi yaparken, kendimizi sakatlamış olmamızın payı büyüktü. Temizlikçinin arkasından nihayet ışıldayan evde “Çok şükür Allahım! Çok şükür Allahım!” diyerek dolaşan birini getirin gözünüzün önüne, işte o benim.

       

      Ama benim için en az bunun kadar keyiflisi, kuşkusuz, eve kuaför çağırmak oldu. Hükümetin tedbirleri gevşeterek, bahçede/terasta olmak kaydıyla başka evlere mensup insanların bir araya gelmesine müsaade etmesi ardından, bir arkadaşımın tavsiye ettiği -tabii ki Türk!-kuaförü eve çağırmak için telefona sarıldım. Bu Türk kuaför konusuna ayrı bir dosya ayıracağım, çünkü hak ediyor. Gazi bey, Covid geçirmiş olmasına rağmen, tedbiri elden bırakmadan, gerekli malzemeleri kapıp geldi, sağ olsun. Venüs retroydu ama, o anki görüntümden daha kötü olamayacağıma güvenerek oturdum, sandalyeye. Bu deneyimden memnun kalınca hızımı alamayıp, bir de manikürcü çağırdım, Brezilyalı. Onun Covid deneyimi daha zorlu geçmiş, uzun uzun anlattı. Neyse, randevuyu teyit ettiği andan itibaren, bende nasıl bir heyecan!... Haftaların yorgunluğu, ayaklar ılık köpüklü suyla dolu pedikür tasına konduğu vakit uçtu, gitti sanki. Bir nevi ilk buluşma tadındaydı, diyebilirim. Aylardan sonra ilk kez, tırnaklarımın kiremit kırmızısı rengini uzun uzun seyrettim. Evet, yaptım bunu.

       

      Durun daha bitmedi… İlk misafirliğimize de gittik, yine bu dönem. Ve bir kez daha anladım ki, Akdeniz kültürüne ters bir şey, şu sosyal mesafe. Bir kere kapıdan girdikten itibaren, elimi kolumu nereye koyacağımı bilemedim. Bahçeye geçtik, oturduk ama daha yarım saat geçmeden, koltuklar yaklaşmış, sokuluvermişiz birbirimize. İkramları geri çevirmek de olmaz. Kadehti, fincandı artık ne geldiyse içtik, sağlığımızı kutladık. Kutlanacak ne çok şeyimiz olduğunu fark ettiğimiz şu dönemde…

        

      Biz büyükler bu haldeysek, çocukları düşünün…Her ne kadar sıkı sıkı tembihlemiş de olsak, geceyi yan yana kanepeye dizilmiş şekilde bitirdiler.  Tabii, bizi davet eden dostlarımızın hastalığı geçirmiş ve bağışıklık kazanmış olmalarına güvenerek gittiğimiz için, en azından kendimizden sorumluyduk. Ama o akşam, ev misafirliğinde sosyal mesafenin işlemeyeceğini görmüş oldum. Ve elbette, sosyalleşmeye ne kadar hasret kaldığımızı da…

       

      Göç ederken, zorlanacağımızı biliyorduk. Ama hiçbirimiz böyle bir sene geçireceğimizi tahmin edememiştik. Zaman zaman, başımıza tüm bunlar insanoğlu yarasa yediği için gelmemiş olabilir diye düşünüyorum. Hani, ben sevdiklerimi özlerken, kimsenin buluşamamasını gizliden dilemiş olabilir miyim acaba? Şimdi, gündelik yaşamın ufak ufak normale dönmesiyle birlikte, arkadaşlarımın bensiz buluşmalarda çekilmiş fotoğraflarını görmek biraz içimi acıtıyor, doğrusu.  Öte taraftan, 65 yaş üstünün nispeten özgürleşmesiyle, dikkatler başka yöne çevrildiğinden, annemlerden, gün aşırı gelen vasiyetname güncellemeleri bir nebze seyreldi. Ama hasret baki. Şu ikinci dalga vurmadan, kavuşmak için gün sayıyoruz…

       

      korona salgın salgin londra istanbul hasret normalleşme ekonomi alışveriş dükkanlar protestolar arkadaşlar kuaför manikür misafirlik sosyal mesafe hijyen sağlık covid pandemi