• img
    • Sıra Türkiye-Ermenistan ilişkilerine gelir mi?

      Sıra Türkiye-Ermenistan ilişkilerine gelir mi?

      Hafta başında Erivan kalabalık grupların protestosuna sahne oldu. Aralık ayında Rusya ile imzalanan ortak hava savunma anlaşmasının meclis onayından geçmesini protesto etmek için toplanmışlardı.

      Kültürel yakınlığı bir yana, güvenlik ve ekonomi açısından Rusya’ya göbeğinden bağlı olan Ermenistan’da bir süredir Rus sempatizanlığının zemin kaybettiğine ilişkin yorumlar var.

      Türkiye de kasım ayındaki uçak krizinden bu yana bir taraftan Rusya ile ilişkileri düzeltmek için fırsatları kollarken, diğer yandan yakın çevresinde Moskova’yı dengeleyecek şekilde ittifaklarını kuvvetlendirme yoluna gitmekte.

      Ermenistan odaklı Bölgesel Araştırmalar Merkezi mevcut jeopolitik dengelerin Türkiye-Ermenistan arasında normalleşmeyi teşvik edecek bir fırsat penceresi yaratıp yaratmayacağını tartışmak üzere geçtiğimiz hafta bir atölye çalışması düzenledi.

      Ermenistan-Türkiye arasında normalleşme koşulları -tıpkı Türkiye İsrail arasında olduğu gibi- üçüncü bir aktörün dahil olduğu sorunun çözümüne endekslendiğinden, ilişkilerde ilerleme kaydedilemiyor.

      Hatırlarsak, 2008 yılında Erivan’dan gelen milli maçı Ermenistan’da izleme teklifi iki ülke arasında buzları eritmiş; “futbol diplomasisi” 2009 yılında Zürih’te imzalanan “diplomatik ilişkilerin tesisi” ve “ikili ilişkilerin geliştirilmesi” başlıklı protokollere zemin hazırlamıştı.

      Ne var ki, Azerbaycan’ın her nasılsa hesaplanamayan tepkisi neticesinde Türkiye geri adım atmış, protokolün yürürlüğe girmesini Dağlık-Karabağ sorununun çözümüne bağlamıştı. O zamandan bu yana Ermenistan ile ilişkiler soykırım tartışmalarına ve Dağlık-Karabağ bölgesindeki çatışmalara bağlı dalgalanmaya açık seyretmekte.

      En son geçtiğimiz hafta Alman Parlamentosu’nun 1915 Olaylarını soykırım olarak tanıma kararı gündeme damga vurdu. Bölgesel Araştırmalar Merkezi Direktörü Richard Giragosian, bir nevi siyasi sopa vazifesi gören soykırım tanıma kararlarının Türkiye-Ermenistan ilişkilerine faydadan çok zarar verdiği görüşünde. Ortak tarihe dair birçok ayrıntının gün ışığına çıkarılması iki ülke arasında ilişkilerin normalleşmesine ve yapıcı diyaloğun gelişmesine bağlı.

      Bu arada resmi temaslar dondurulmuş olsa da perde arkasında diplomatik diyaloğun devam ettiği söyleniyor. Bu bağlamda Türk tarafına Gürcistan’daki Türk büyükelçisinin Ermenistan ile ilişkilerden sorumlu olacak şekilde akreditasyonu ve sınırda belirlenecek geçiş noktalarının en azından haftanın belirli günleri açılması gibi öneriler sunulmuş.

      Ayrıca Ermenistan’a bağlı kaynaklar sınır kapalı olduğu için Gürcistan üzerinden sürdürülen ticaretin, Rusya-Türkiye arasında patlak veren krize mukabil katlandığını belirtiyorlar. Ve ekliyorlar: “Ruslar istemeden de olsa yine Türk domatesi yiyor!”

      Sınırların açılması Türkiye tarafından Dağlık Karabağ sorununun çözümü için Ermenistan üzerinde siyasi bir koz olarak görülüyor. Ancak bugüne dek sınırların kapalı tutulmasının Ermenistan’ı Azerbaycan’la uzlaşmaya teşvik ettiğine dair bir işaret de yok.  Kaldı ki bölgedeki izolasyonun Ermenistan’ın Rusya’ya olan bağımlılığını gitgide artırdığı bir gerçek.

      Öte yandan, Ermenistan içinde Rusya karşıtı bir kamuoyu da oluşmakta. Bu gelişmenin ardında, Ermenistan’ın Gezi ayaklanması olarak anılan 2015’teki elektrik faturalarındaki artış yüzünden çıkan protestoların Rus şirketi tarafından alınan bir karar neticesinde patlak vermiş olması, buna ek olarak Ermenistan’daki askeri üste görevli bir Rus askerinin Ermeni bir aileyi katletmesi ardından yargılama sürecinin adaletsiz seyrinin payı büyük.

      Ancak özellikle geçtiğimiz nisan ayında, eskisinden daha şiddetli bir şekilde patlak veren Dağlık-Karabağ çatışmalarında, Rusya’nın Azerbaycan’a sağladığı silahlar neticesinde Ermenistan’ın ciddi kayıplar vermiş olması, toplum içinde Rusya ile ittifak ilişkilerin ciddi şekilde sorgulanmasına sebep olmuş. Kamuoyu Ermenistan ile Rusya arasındaki ilişkilerin asimetrik yönünden, özellikle Ermenistan’ı adeta Rusya’nın piyonu haline getiren siyasi kararlardan rahatsız.

      Yeni Soğuk Savaş tartışmaları ve Rusya’nın dengelenmesi noktasında Ermenistan nerede duruyor?

      Hâlihazırda Erivan NATO ile Barış İçin Ortaklık programı çerçevesinde ilişkilerini sürdürüyor. Rusya’yla yaşanan güven bunalımı neticesinde Ermenistan’ın gerek ABD gerekse Avrupa ilişkilerinin ilerleyen dönemde kuvvetleneceği öngörülüyor.

      Yine de Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü ve Avrasya Ekonomik Birliği üyesi olan Ermenistan’ın batıya yönelimini eksen değişiminden ziyade daha çok denge politikası olarak okumak yerinde olacaktır.

      Türkiye tarafına gelirsek, dış politikada dostların sayısını artırmak bağlamında, Ermenistan’a bir açılım mümkün mü?

      “Bir millet, iki devlet” sloganının kamuoyundaki karşılığı düşünülürse bir hayli zor görünüyor. Kadir Has Üniversitesi’nin her yıl düzenli olarak gerçekleştiği dış politika kamuoyu araştırmalarında Azerbaycan Türk halkının dost saydığı devletler sıralamasındaki yerini kimseye kaptırmıyor.  Enerji, ticaret ve güvenlik konuları söz konusu olduğunda,  stratejik çıkarlar Türkiye’nin Azerbaycan’ı kaybedecek bir siyasi hamle yapmasını zor kılmakta. Ancak Ermenistan ile çözümsüzlük hali Azerbaycan’a fayda sağlamadığı gibi ironik bir şekilde Rusya’nın elini güçlendiriyor, tabi bir de sınırın kapalı oluşundan rant elde eden aracı grupları.

      Ermenistan-Türkiye sınırının açılmasının yalnızca karşılıklı ekonomik kazanç sağlamakla kalmayıp, Güneydoğu’nun kalkınması için de bir fırsat olabileceğinden hareketle ekonomi-güvenlik boyutuna dikkat çekiyor, Girogosian.

      Belki bu yönden bakıldığında Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi gündemdeki sırasını tekrar alabilir.Hafta başında Erivan kalabalık grupların protestosuna sahne oldu. Aralık ayında Rusya ile imzalanan ortak hava savunma anlaşmasının meclis onayından geçmesini protesto etmek için toplanmışlardı.

      Kültürel yakınlığı bir yana, güvenlik ve ekonomi açısından Rusya’ya göbeğinden bağlı olan Ermenistan’da bir süredir Rus sempatizanlığının zemin kaybettiğine ilişkin yorumlar var.

      Türkiye de kasım ayındaki uçak krizinden bu yana bir taraftan Rusya ile ilişkileri düzeltmek için fırsatları kollarken, diğer yandan yakın çevresinde Moskova’yı dengeleyecek şekilde ittifaklarını kuvvetlendirme yoluna gitmekte.

      Ermenistan odaklı Bölgesel Araştırmalar Merkezi mevcut jeopolitik dengelerin Türkiye-Ermenistan arasında normalleşmeyi teşvik edecek bir fırsat penceresi yaratıp yaratmayacağını tartışmak üzere geçtiğimiz hafta bir atölye çalışması düzenledi.

      Ermenistan-Türkiye arasında normalleşme koşulları -tıpkı Türkiye İsrail arasında olduğu gibi- üçüncü bir aktörün dahil olduğu sorunun çözümüne endekslendiğinden, ilişkilerde ilerleme kaydedilemiyor.

      Hatırlarsak, 2008 yılında Erivan’dan gelen milli maçı Ermenistan’da izleme teklifi iki ülke arasında buzları eritmiş; “futbol diplomasisi” 2009 yılında Zürih’te imzalanan “diplomatik ilişkilerin tesisi” ve “ikili ilişkilerin geliştirilmesi” başlıklı protokollere zemin hazırlamıştı.

      Ne var ki, Azerbaycan’ın her nasılsa hesaplanamayan tepkisi neticesinde Türkiye geri adım atmış, protokolün yürürlüğe girmesini Dağlık-Karabağ sorununun çözümüne bağlamıştı. O zamandan bu yana Ermenistan ile ilişkiler soykırım tartışmalarına ve Dağlık-Karabağ bölgesindeki çatışmalara bağlı dalgalanmaya açık seyretmekte.

      En son geçtiğimiz hafta Alman Parlamentosu’nun 1915 Olaylarını soykırım olarak tanıma kararı gündeme damga vurdu. Bölgesel Araştırmalar Merkezi Direktörü Richard Giragosian, bir nevi siyasi sopa vazifesi gören soykırım tanıma kararlarının Türkiye-Ermenistan ilişkilerine faydadan çok zarar verdiği görüşünde. Ortak tarihe dair birçok ayrıntının gün ışığına çıkarılması iki ülke arasında ilişkilerin normalleşmesine ve yapıcı diyaloğun gelişmesine bağlı.

      Bu arada resmi temaslar dondurulmuş olsa da perde arkasında diplomatik diyaloğun devam ettiği söyleniyor. Bu bağlamda Türk tarafına Gürcistan’daki Türk büyükelçisinin Ermenistan ile ilişkilerden sorumlu olacak şekilde akreditasyonu ve sınırda belirlenecek geçiş noktalarının en azından haftanın belirli günleri açılması gibi öneriler sunulmuş.

      Ayrıca Ermenistan’a bağlı kaynaklar sınır kapalı olduğu için Gürcistan üzerinden sürdürülen ticaretin, Rusya-Türkiye arasında patlak veren krize mukabil katlandığını belirtiyorlar. Ve ekliyorlar: “Ruslar istemeden de olsa yine Türk domatesi yiyor!”

      Sınırların açılması Türkiye tarafından Dağlık Karabağ sorununun çözümü için Ermenistan üzerinde siyasi bir koz olarak görülüyor. Ancak bugüne dek sınırların kapalı tutulmasının Ermenistan’ı Azerbaycan’la uzlaşmaya teşvik ettiğine dair bir işaret de yok.  Kaldı ki bölgedeki izolasyonun Ermenistan’ın Rusya’ya olan bağımlılığını gitgide artırdığı bir gerçek.

      Öte yandan, Ermenistan içinde Rusya karşıtı bir kamuoyu da oluşmakta. Bu gelişmenin ardında, Ermenistan’ın Gezi ayaklanması olarak anılan 2015’teki elektrik faturalarındaki artış yüzünden çıkan protestoların Rus şirketi tarafından alınan bir karar neticesinde patlak vermiş olması, buna ek olarak Ermenistan’daki askeri üste görevli bir Rus askerinin Ermeni bir aileyi katletmesi ardından yargılama sürecinin adaletsiz seyrinin payı büyük.

      Ancak özellikle geçtiğimiz nisan ayında, eskisinden daha şiddetli bir şekilde patlak veren Dağlık-Karabağ çatışmalarında, Rusya’nın Azerbaycan’a sağladığı silahlar neticesinde Ermenistan’ın ciddi kayıplar vermiş olması, toplum içinde Rusya ile ittifak ilişkilerin ciddi şekilde sorgulanmasına sebep olmuş. Kamuoyu Ermenistan ile Rusya arasındaki ilişkilerin asimetrik yönünden, özellikle Ermenistan’ı adeta Rusya’nın piyonu haline getiren siyasi kararlardan rahatsız.

      Yeni Soğuk Savaş tartışmaları ve Rusya’nın dengelenmesi noktasında Ermenistan nerede duruyor?

      Hâlihazırda Erivan NATO ile Barış İçin Ortaklık programı çerçevesinde ilişkilerini sürdürüyor. Rusya’yla yaşanan güven bunalımı neticesinde Ermenistan’ın gerek ABD gerekse Avrupa ilişkilerinin ilerleyen dönemde kuvvetleneceği öngörülüyor.

      Yine de Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü ve Avrasya Ekonomik Birliği üyesi olan Ermenistan’ın batıya yönelimini eksen değişiminden ziyade daha çok denge politikası olarak okumak yerinde olacaktır.

      Türkiye tarafına gelirsek, dış politikada dostların sayısını artırmak bağlamında, Ermenistan’a bir açılım mümkün mü?

      “Bir millet, iki devlet” sloganının kamuoyundaki karşılığı düşünülürse bir hayli zor görünüyor. Kadir Has Üniversitesi’nin her yıl düzenli olarak gerçekleştiği dış politika kamuoyu araştırmalarında Azerbaycan Türk halkının dost saydığı devletler sıralamasındaki yerini kimseye kaptırmıyor.  Enerji, ticaret ve güvenlik konuları söz konusu olduğunda,  stratejik çıkarlar Türkiye’nin Azerbaycan’ı kaybedecek bir siyasi hamle yapmasını zor kılmakta. Ancak Ermenistan ile çözümsüzlük hali Azerbaycan’a fayda sağlamadığı gibi ironik bir şekilde Rusya’nın elini güçlendiriyor, tabi bir de sınırın kapalı oluşundan rant elde eden aracı grupları.

      Ermenistan-Türkiye sınırının açılmasının yalnızca karşılıklı ekonomik kazanç sağlamakla kalmayıp, Güneydoğu’nun kalkınması için de bir fırsat olabileceğinden hareketle ekonomi-güvenlik boyutuna dikkat çekiyor, Girogosian.

      Belki bu yönden bakıldığında Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi gündemdeki sırasını tekrar alabilir.